ÖDEK KÖYÜNDE EĞİTİM
1941 yılı Kasım ayında Nuri Demirağ’ın İstanbul’daki tayyare atölyesinden ayrılıp Divriği’ye geldim. Lise ve diğer okullara başvuru süresi geçtiği için, ortaokul mezunu olarak öğretmen vekilliğine başvurdum. O senelerde okul sayısı az, öğretmende azdı. Vekil öğretmenlere ihtiyaç vardı. Tayinim gelinceye kadar Divriği İstiklal İlkokulunda bir süre çalıştım. Öğretmenlere yardımcı oluyordum.
Savaş yılları,savaşa katılmadık ama millet olarak savaşın her türlü etkisini yaşıyorduk. Erkek öğretmenler 2.kez askere çağrılıyordu, onların yerine vekil tayin ediliyordu.Bende Ödek köyü okuluna tayin edildim.Ödek okulu öğretmeni Rahmetli Raşit Burnaz ikinci defa askere alınmıştı.Hiç unutmuyorum 8 ocak 1942 günü Abdullah Hamamcıoğlu(katırcı idi) ile Ödeğ’e gitmek üzere yola çıktık,kar kış..yanlız o gün hava açıktı.Şimdiki gibi doğru dürüst yol yok,patika yol, her taraf kar,bazen yol dışına çıkıyoruz ,at kara saplanıyor,Abdullah Amca kızıyor,atın yükünü yıkıp atı kurtarıp tekrar yüklüyoruz.Bende 16 yaşlarında çocuğum, ona yardım ediyorum.Böyle uğraşarak gece yatsıdan sonra Karasar köyüne güçlükle geldik.Her taraf karanlık Karasar’da köy muhtarı ve 2-3 köylü “Abdullah Efendi gece köye gidemezsiniz burada kal biz sabahleyin Ödek’ten adam isteriz öğretmeni oraya göndeririz,sende Divriği’ye dönersin” diyorlar,Abdullah amca “olmaz bu çocuğu babası bana teslim etti Ödeğ’e götürecem”diyor.Köylüler Abdullah Amca’yı ikna edemediler ve “hadi git nasıl gideceksin” dediler.Tekrar karanlıkta yola çıktık,yol neresi,her taraf karanlık birkaç adım gidiyoruz at batıyor Abdullah Amca kızıyor atı kurtar yükü yükle derken tahminen 50 metre kadar ancak gittik,4-5 defa batıp çıktık her taraf kar ve karanlık nihayet Abdullah Amca köylüler doğru söyledi gidemeyeceğiz dedi ve geri döndük.Karasar Muhtarının evinde kaldık.Sağ olsunlar,sabahleyin Ödeğ’e haber gönderdiler 5-6 genç geldi her birisi bir eşyamı aldı biz Ödeğ’e Abdullah Amca da Divriği’ye döndü.o günü de hava açıktı rahatça Ödeğ’e gittik.Rahmetli Babam Ödeğ’i iyi tanıyan Çavdargil’in Mustafa Amca’dan(manifaturacı idi babamın arkadaşı) Ödek’te köyün ileri geleni Kadir Ağa’ya mektup yazmıştı mektubu ona verdim. Okul hazırlanıncaya kadar adam beni evinde misafir etti. Allah rahmet eylesin.Okul köyün ortasında bir kat üzeri dam üç oda bir hol idi. Odanın birini sınıf, birinde ben kalıyordum, diğerine de odun v.s. koyuyorduk. O yıllarda Divriği köylerinde okul az, öğrenci de az idi.7-8 köyde ancak okul vardı. Nahiye merkezleri ile birkaç köyde okul vardı.Ödek güzel köydü, çocuklarla gücüm yettiği kadar çalıştım, köylüler memnun oldu, okula ilgileri arttı. Küçüklere okuma yazma, hayat bilgisi, 4 ve 5. sınıflara gereken dersleri vermeye çalışıyordum. Gece de Kadir Ayvaz isimli bir talebe velim oğlunun hatırı için gelir sohbet eder güzel saz çalardı. Ödek’te kış şiddetli, çok koyun besliyorlardı. Evlerde halı tezgâhları vardı, sedir halıları, halı yastıklar dikkati çekiyordu. Şubat ayı başlarında gündüzün kar yağıyor, gece tipiye çeviriyordu. Sabahleyin kalktığımda baktım; kapı, pencere her taraf kar, okul kara gömülmüş, köylüler geldi kapıyı, pencereyi kardan temizlediler de çocuklar okula gelebildi. Şubat ayı içersinde Divriği’ye çağrıldım(her halde Maarif dairesinden olacak) köyden bir at buldum, hava açıktı, ortalık kar, yolu tarif ettiler Divriği’ye gelirken Odur yakınında Nıh Çayı kenarında atın ayağı kaydı at ile doğru çaya yuvarlandık, ıslandım, at da ıslandı. Atı yedeğime alarak üşümemek için koşmaya başladım, yol boyunca koş ha koş, çocuktum ama korkmadım: Allah korudu, şükür eve kavuştum. Bu olayı unutamıyorum.Ödek’te 4 ay kaldım, faydalı oldumsa ne mutlu, okul tatiline az kala Raşit Burnaz askerden geldi, ben de Divriği’ye döndüm. Bir ay kadar Cumhuriyet İlkokulunda vekâleten çalıştım. Öğretmenliğe hevesim bu vekâletten oluştu herhalde.Bunları yazmamdaki amacım;1940 lı yıllarda eğitim ve öğretim yokluk içinde zor şartlarda yürütülmeye çalışılıyordu, fedakârlık istiyordu. Şehir olsun, köy olsun doğru dürüst sıra, masa okul araç ve gereçleri yok. Okul sayısı az, tahsisat yok…O şartlarda çalışmak zorundasınız.Kitap,defter,kalem kıt,öğretim daha çok ezbere dayanıyor,deney yapacak malzeme yok,talebe velilerine de yüklenemiyorsunuz,çünkü çoğu fakir,ben ilkokulda öğrenci iken de sonra da sınıfta üşürdük.1940 yılların sonuna doğru ve 50 li yıllarda köylere eğitmen gönderilmeye başlandı. Eğitmenler 3 sınıflı okul açıyor, çocuklara okuma yazma öğretmeye çalışıyorlardı, içlerinde faydalı olanlar oldu.50 li yıllarda ve 60 lı yılların başlarında köylerde okul açılmaya başlanınca okul sayısı arttıkça eğitmenler okul açılan köylerde öğretmene yardımcı oluyordu. Tabii her köyde eğitmen yoktu, sonradan eğitmenlik kaldırıldı.60 lı yıllarda Divriği köylerinde okul sayısı çoğalmaya başladı, yukarıda belirttiğim gibi 30 lu yılların içinde ve 40 lı yıllarda Divriği köylerinde Sincan, Ovacık, Tuğut, Timisi, Ödek, Kesme köylerinde okul vardı. Buralarda kurs mezunu öğretmenler çalışırdı. Kayınpederim Nuri Ünsal da kurs mezunu idi. Divriği şehir merkezi ve köylerde vatandaş öğretmene saygılı idi, hele iyi çalışana daha önem verirlerdi. Yeter ki dürüst çalısın ve faydalı olsun.1960 ve 70 li yıllarda Divriği köylerinde nüfus arttıkça, ekonomi geliştikçe okul sayıları da arttı. Eğitim faaliyetleri daha gelişti, fakat bu uzun sürmedi şehir ve köylerden büyük şehirlere göç başlayınca, bilhassa 1980 ve 1990 lı yıllarda köylerimizdeki okullar birer birer kapanmaya başladı.(üzücü olay)1940 lı ve 50 li yıllarda ve daha önceleri yol olmadığı için köylere gidip gelmek zordu, çok eziyet çekiliyordu. Mesela çocuklara köy dışı ders gezileri yaptırılamıyordu. Birçok konular hayali ve ezbere öğretilmeye çalışılıyordu. Avrupa, Asya haritası dahi zor bulunuyordu. Öğretmen cebinden, imkân olursa köy idaresinden okul ihtiyaçlarını karşılamak zorunda idi. Gene de bu şartlarda öğrenciler yetiştirilmeye çalışılıyordu. Şimdi büyük şehirlerde çalışan birçok iş adamlarımız o dönemin mezunlarıdır.
Alâeddin Çulcuoğlu
Emekli öğretmen
TİMİSİ KÖYÜNDE EĞİTİM
1946 yılı kasım ayında Gürün Cumhuriyet İlkokulu’na tayin oldum. Aralık ayı başında bin bir güçlükle at arabasıyla Gürün’e gittim.(şimdiki gibi yol yoktu).O zaman Gürün’de 3 ilkokul vardı. Cumhuriyet İlkokulu 5 sınıflı ve güzel teşkilatlı idi. Okul müdürü ve Maarif memuru Rahmetli Rüştü Elmacıoğlu, kendini eğitime vermiş değerli bir insandı. O günler Gürün’de eğitim iyi idi, öğretmenler gücünün yettiği kadar çalışıyorlardı, veliler okula saygılı idiler, öğretmenler arasında iyi bir tesanüt vardı, bana 5. sınıfı verdiler, gençtim elimden geldiğince çalışıyordum.1947 Mart başında askere gittim(yedek subay okuluna),askerden sonra 1948 Ekim ayı sonunda Timisi köyüne tayin oldum. Timisi’ye Kasım ayı içinde gittim. Köyde okul eğitim işleri iyi değildi, köyün yeni tamir edilen(üzeri dam olan) okulu orada 8 sene çalışan öğretmen rahmetli Ömer Akalın’ın anlattığına göre 1944 de Kaymakam, Jandarma Komutanı, İlköğretim Müfettişi tarafından zorla yıktırılmış; Milli Eğitim Bakanlığınca Türkiye çapında tek tip okul binası yaptırılmaya çalışılmış, köylü fakir yeni okulu yapmaya güçleri yetmemiş. Ben gittiğimde köyün 100 metre dışında bir tepeye yapılmaya çalışılan okul yarım kalmış harap vaziyette idi.1944-1948 arası bu bina iyice harap olmuş öyle duruyordu. Bu köye vekil öğretmenler gelmiş çocukları köy odasında okutmaya çalışmışlar ama başarılı olamamışlar.1948 yılı Kasım ayında Timisi’de köy odasında çocuklarla göreve başladım.Köy Muhtarı Süleyman Kortanoğlu, köy ihtiyar heyeti azaları. Mehmet Doğan, Sadık Timisi (hepsi iyi insanlardı) ile teşriki mesai yaparak çalışmaya başladım. Doğru dürüst sıra, masa yok, okul yok, öğrenci çok. O sıra çevre köylerde okul yoktu Timisi’ye öğretmen geldiğini duyan çevre köylerden(Karsı’dan,Geynul’dan,Kör Kuşu’ndan Tülüng’den) talebe geliyordu.Gelene git denmiyor.Çocuklar kar kış demeden geliyorlar, bu yokluk içinde köy odasında sabah erkenden akşam karanlığına kadar çalışıyorum.13-135 öğrenci bir öğretmen,başlangıçta çocuklara sınıf seviyesi tespiti yaptım.Çocuk 3.sınıftayım,4.sınıftayım diyor fakat alfabeyi okuyamıyor! Çocukların yarısını öğleden önce, yarısını da öğleden sonraya alarak bir süre tamamına “Alfabe öğretimi” yaptım.1949 Ocak ayı sonlarına doğru sınıflama yapabildim. Çok çalıştım, köylü memnun dua ediyorlar. Fakir, ayakları çıplak çocuklar vardı, onları gördükçe içim sızlıyordu, biraz kendim biraz köyün katkısı ile onlara ayakkabı, çorap, defter, kalem temin etmeye çalıştım. Değerli iş adamı Sn. Sadık Özgür’ün küçük kardeşleri de o zaman okul dalardı, babaları yok çok fakirlerdi. Allah’a şükür çok çalışarak 1949 yılı Mayıs ayına geldik, öğrencilerim ancak bulundukları sınıf seviyesine erişti. Ders yılı sonunda hiçbir öğrenciyi sınıf geçirmedim, durumu da tabii Milli Eğitime de rapor ettim, köylü memnun.İkinci sene(1949-1950 ders yılı) okul açıldığında yine köy odasında öğretime başladım.1949 Ekim ayında Milli Eğitimin ve köylünün yardımı ile yukarıda belirttiğim inşaatı yarım kalmış, harap okul binasını yeniden yapmaya başladık Divriği İlköğretim müdürü(Maarif memuru) Ekrem Kocatürk beni seviyordu, bu sayede Milli Eğitimden bol malzeme aldık, inşaat malzemesini Divriği istasyonundan köylüler havyaları ile köye getirdiler, okulu yapmak üzere rahmetli Tapik Mehmet ustayı çağırdık, malzeme ve usta devletten, işçilik köylüden olmak üzere 1949-1950 ders yılı boyunca, kış soğuk demeden 1950 Nisan sonunda okulu tamamladık. Bina da giriş 2 dershane,eşya odası,bitişiğinde 2 oda,hol,mutfak olmak üzere öğretmen evi,dışarıda tuvalet.Okul tahtalı tavanlı çok güzel oldu,o sene okula bir öğretmen daha verildi(Mustafa Yılmaz Kaya-Üç Pınarlı),ben başöğretmen olarak bir yandan çocukların dersi,bir yandan okul inşaat işleri ile uğraşıyordum.Arkadaşta 1.2.3. sınıfları okutuyordu bende 4ve 5. sınıfları okutuyordum.Kış yarısında önce sınıfları hazırlayarak çocukları okula aldık.Genç öğretmen çalışırsa her şey Allah’ın yardımıyla oluyor.Öyle ki o kadar işin arasında 1950 Nisanında bir de müsamere hazırladık.Önce köyde sonra da Divriği Nuri Demirağ Ortaokulunda sergiledik.Çok beğenildi.1950 li 1960 lı yıllarda Divriği’de eğitim faaliyetleri çok iyi idi.1960 lı yıllarda Divriği köylerinde okullar yapıldı.Okul çoğaldı,Divriği’nin 120 köyünde okul vardı(1 veya 2 öğretmenli).1960 lı ve 1970 li yıllarda Atatürk İlkokulunda öğretmenler toplantısı yaptığımızda o günü çocukları eve gönderir sınıflara öğretmenleri toplardık.2009 yılı Ağustos ayında oğlum Mehmet ile Timisi’ye gittim. Oradana ayrılışımın 60.yılı okulu gördüm, kapalı ve bakımsız çok üzüldüm”hey gidi emekler” dedim, köyler boşalmış, öğrenci yok ne acı!
1950 yılı yazında Timisi’den ayrılıp Divriği Maden Okulu başöğretmenliğine tayin oldum.
Alâeddin Çulcuoğlu
Emekli öğretmen